Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), kurulduğu günden bu yana yalnızca hak mücadelesi hattında değil, adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı temelinde de mücadele ederek öncü ve kurucu sendika olmayı başarmıştır. Sendikamız, sağlık ve sosyal hizmet alanlarında çalışan emekçilerin birlik ve dayanışma içinde olmalarını hedefleyerek, kamu kurumlarındaki çürümüşlüğe rağmen mesleklerinin itibarını arttırma ve hak ettikleri değeri almaları için süregelen mücadelesinde bir adım dahi geri durmamıştır. Elbette bu mücadele sırasında yapılan fedakârlıklar, kimi zaman sevinç gözyaşlarıyla sonuçlanırken; kimi zaman ise acılar ve tutsaklıkları da beraberinde getirmiştir. SES çatısı altında fedakârlık gösteren tüm yoldaşlarımıza selam olsun.

İçinde bulunduğumuz kapitalist yıkımın kitleler üzerindeki etkisi gün geçtikçe daha da sertleşmekte, acımasız bir hal almaktadır. Tarihsel olarak dünyayı kurtuluşa götürecek sınıfın bir seçenek olarak öne çıkamaması insanlığı umutsuzluğa sürüklemektedir. Günümüzde sınıf hareketinin bu umut olamama hali sendikal hareketin krizinden ayrı ele alınamaz. Bu sendikal krizin işçi sınıfının en dinamik kesimi olan kamu emekçileri cephesine yansıması elbette kaçınılmazdır. İşkolumuz olan sağlık ve sosyal hizmet alanında ise giderek artan sendika enflasyonu ile sendikacılık ekonomik veya siyasi rant alanına dönüşmüştür. Her ne kadar resmi istatistikler yayınlanmamış olsa da yeni nesil sendika, meslek sendikası gibi kavramlarla ifade edilen sendikalar hızla büyük üye sayılarına ulaşmışlardır. İş kolumuzda elliye yakın sağlık ve sosyal hizmet sendikası varsa ve düzenden rahatsız olan emekçiler hak mücadelesine dahil olmak isterken SES’i değil de konfor alanı daha yüksek olan sarı sendikaları veya meslek sendikalarını tercih ediyorlarsa şapkayı önümüze koyup düşünmenin zamanı gelmiş ve hatta geçiyor demektir.

Bugün sendikamız, tarihsel misyonuna denk düşmeyen bir noktada bulunmaktadır. Kuruluş ilkelerine ters düşmüştür ve bunun nedenleri tartışmaya muhtaçtır.

Birçok sorunumuz olduğu farklı çevreler ve üyeler tarafından fısıltı düzeyinde ifade edilmekte ve tepkiler sendikaya küsme-mücadeleden düşme biçiminde gerçekliğe yansımaktadır. Kalanlar ise kendiliğinden bir şeylerin değişebileceğini ummakta ya da gurur meselesi nedeniyle kalmaya devam etmektedir. Oysa sınıf mücadelesi var olan gerçekliği tüm çıplaklığıyla ortaya koymayı bunun için de soru sormayı gerektirir. Maalesef artık soru sormayı bile unutmuş bir sendikal kültür oluşmaya başlamıştır. Sorunu hep kendi dışındaki emekçi kitlesinde arayan, “Nerde hata yapıyoruz?” demeden kendini güncellemeyen bir örgütün başarıya ulaşması mümkün değildir.

Alandaki emekçiler yerine grup mutabakatına dayanan bir işleyişin işçi sınıfına yabancı olduğu aşikardır. Bu haliyle sendikal alandaki gruplar ve anlayışlar niyetlerinden bağımsız, sorunun sebebi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu grupçuluk dayatmacı hale gelmiş ve bu dayatmayla birlikte yürütülmeye çalışılan demokratik değerler genel kurul dönemlerinde MYK dağılımını belirlemekten ve kürsü hakkı edinmekten öteye gidememiştir. Biliyoruz ki sorunumuz yapısaldır ve bu gerçeği görmeden yapılacak tüm çözümlemeler eksik kalacaktır. İşte bu nedenle sorunların ve hatta krizlerin nedeni olanların kendi varlıklarını sorgulayan bir cesareti gösteremediğini tespit ederek, çözüm için harekete geçiyoruz. Ancak bunu söylerken sendika içerisindeki herhangi bir grup veya anlayışa karşı özel olarak mücadeleyi değil, var olan bölünmüşlüklerle bölünen bir hattı inşa etmeyi hedefliyoruz.

Bizler eğer sınıf mücadelesinin önünde bir engel haline gelirse örgütümüz SES’in varlığını bile tartışmak gerektiğini düşünürken; grupların ve anlayışların kendi dar çıkarlarını SES’imizin önüne koymasına artık SES yükseltiyoruz. Biz çağrıcılar olarak, radikal isimler ve söylemlere ihtiyaç duymuyoruz. Tersine günümüzün acil sorununun olabildiğince sade ve basit olarak ifade edilebileceğini düşünüyoruz. Bu anlamda yeni bir keşif olmayan “sendika” kavramı üzerinde birleşiyoruz.

Bu kapsamda gidişattan memnun olmayan, yeni yöntemlere ihtiyaç duyulduğunun farkında olan herkesi “Bağımsız Sınıf Hareketini” SES’in üzerindeki hayaletin sözcüsü yapmak üzere bir adım öne çıkmaya çağırıyoruz.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin mücadelesi SES ile var olacaktır ve elbet zaferle sonuçlanacaktır.

BAĞIMSIZ SINIF HAREKETİ YOLA ÇIKIYOR

"SES üzerinde bir hayalet dolaşıyor..."