SES'imizin 28'inci Kuruluş Yıldönümü
Sınıf mücadelesinde tüm mevzileri ormandaki ağaçlara benzetirsek, sendikamızı SES’i Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçilerinin altında toplandığı bir çınar olarak betimleyebiliriz. Dile kolay, mücadele ile geçen 28 yıl...
Kamu emekçilerinin sendikal mücadelesine öncülük etmek ve kurulamaz denen sendikaları var etmek kolay iş değil. Dahası sendikal mücadelede; eksikliklerine rağmen grev, iş bırakma, dayanışma gibi kavramları yaşatmaya çalışmak elbette ki çok kıymetli. Yalnızca sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin özlük ve demokratik hakları için değil, halkın sağlık hakkına sahip çıkmak da bizim alameti farikalarımızdan.
Ancak sınıf mücadelesi sert ve acımasızdır. Biz de kendimize karşı eleştirilerde böyle davranmak zorundayız. Kuruluş yıldönümünü kutlarken, yalnızca öncülüğünü yaptığımız eylemleri ve kazanımlarımızı değil aynı zamanda kayıplarımızı da sorgulamak durumundayız. Maalesef günümüz tek kutuplu dünyasında emekçiler var olan haklarını kaybetmekte, neoliberal saldırılar sonucu kamu hizmetleri tasfiye edilmektedir. Sağlık sistemi ve hizmetleri de bu durumdan azade değildir. Özellikle AKP iktidarının ve sömürü düzenin öncülük ettiği Sağlıkta Dönüşüm Programı ile son 20 yılda sağlık emekçilerinin iş ve gelir güvenceleri tırpanlanmış, her düzeydeki katkı, katılım payları ve diğer uygulamalar ile sağlık hizmeti ticarileşmiştir. SES bu saldırıları püskürtememiş, sağlık emekçilerini örgütleyememiş, topluma gidişatı anlatamamıştır.
Aksini söyleyen beri gelsin.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri baskı, mobbing, sürgün, şiddet sarmalında iken toplum sağlık hizmetine erişemiyorken aslında ortada kutlamaya değer bir tablo da yok demektir. Hadi haksızlık yapmayalım bu durum tek başına SES’in üstesinden gelebileceği bir durum değil elbette. Ancak SES bu süreçte sınıf mücadelesi ormanındaki diğer ağaçların öncüsü olabilirdi. Bunun için politika geliştirebilirdi. Sağlık ve sosyal hizmet iş kolunda faaliyet yürüten sendikalardan herhangi biri olmaktan ancak böyle kurtulabilirdik.
Günümüz dünyası; etnik, kimlik, cinsiyet, ekolojik vb hareketleri merkeze alarak sınıf mücadelesini geri plana atmıştır. Tüm bu sosyal hareketlere bigane kalmadan örülecek sınıfsal bir hat günümüzün acil sorunu olarak belirmektedir.
Dolayısıyla sendikal mücadele de tam buradan hareketle sınıf temelinde yeniden kurulmalıdır.
Çınar ağacı analojisine dönecek olursak; çınar ağaçları nemli ve gübreli toprakları sever. Bizden öncekiler bu çınar için can suyu olmuştur, biz de bizden sonrası için verimli bir ortam sağlamak zorundayız. Böylece çınarımızı kurumaktan kurtarır, yeni budaklar vermesini sağlar ve büyütürüz.
Hem genç, hem kadim bir çınar, sınıf savaşında diğer tüm ağaçlara da güç verecek, öncülük edecek, bizi kurtuluşa götürecektir.
Bugün bu iş öncelikle politik hattımızı belirleyen devrimci SES kadrolarının ve aktivistlerinin boynunun borcudur.
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!